1 Mayıs 2010 Cumartesi

Oyun hakkında haberler...


RADİKAL CUMARTESİ / 26/09/2009-Pınar ÖĞÜNÇ

Çocuklar haklarını oynayarak öğreniyor, büyüyünce hesabını soruyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi'nin hazırladığı 'Söz Küçüğün' adlı kutu oyununun örneği yok...

Yaşadığın ülkenin resmi dili sizin anadilinizden farklı. Bu dilde konuşmayı sonradan öğrendiğin için okulda zorlanıyorsun. Öğretmeninin sorularına cevap veremiyorsun. ‘Yaşadığım ülkenin resmi dilini daha iyi öğrenmeye çalışırım o zaman’ diye bir karar mı alırsın, ‘Neden ben de anlayabileceğim bir dilde eğitim alamıyorum?’ diye mi sorarsın, yoksa ‘Okulları onların olsun, ben de okula gitmem’ mi dersin?
Diyelim büyükbabanlar zamanında Afrika’dan buralara gelmiş. Teninin rengi yüzünden bazı arkadaşların seni ‘kara böcek’ diye çağırıyor. Bundan hiç hoşlanmıyorsun. Altta kalmayıp arkadaşlarının ağzının payını mı verirsin, bunu diyen arkadaşlarınla bir daha konuşmamayı mı tercih edersin yoksa arkadaşlarına bundan hoşlanmadığını mı anlatırsın?
Bir fırsatını bulup kardeşin gizlice günlüğünü okumuş. Buna karşılık sen de gidip onun günlüğünü mü okursun? Günlüğüne, kardeşinin gizlice okuduğunu bildiğini ve buna kızdığını mı yazarsın? Yoksa kardeşinle konuşarak günlüğün kişiye özel bir eşya olduğunu mu anlatırsın?
Baban, arkadaşın Ahmet’in büyük büyük dedesinin 90 yıl önceki savaşta size çok çektirdiğini anlatıp Ahmet’lere kızıyor. Hatta onunla oynamanı istemiyor. Babana geçmişte yaşananları unutması için daha kaç yıl geçmesi gerektiğini mi sorarsın, Ahmet’le oyun oynadığını babandan gizlemeyi mi seçersin, yoksa bunları Ahmet’e anlatıp ondan hesap mı sorarsın?
Okuldan uzaklaştırma cezası aldın. Disiplin yönetmeliğini görmek istedin. ‘Yalan mı söylüyoruz!’ diyerek göstermediler. ‘Madem ki yönetmelik öğrenciler içindir; isteyen öğrenci görebilir’ fikrinde misin, yoksa ‘Cezayı hak etmeden önce düşünecektim. Her isteyene yönetmelik göstermezler ki...’ diye mi düşünürsün?
Annen ve arkadaşları bir süredir maaşlarını alamadıkları için grev yapmaya karar verdiler. Ama patronları grev yaparlarsa onları işten çıkaracağını söylüyor. Kovulmasın diye anneni engeller misin? Annene ve arkadaşlarına ‘Asla vazgeçmeyin’ mi dersin, yoksa ‘Bana ne’ deyip hiçbir şey yapmaz mısın?
Bu soruların muhatabı 10-15 yaş arası çocuklar. Hayır, bir sözlüden geçmiyorlar, bilakis eğlenerek, bir oyun oyanayarak haklarını öğreniyorlar.

Sana ne lazım?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA), 2007’de çocuk haklarının bilinirliğini artırmak amacıyla, çeşitli sivil toplum kuruluşları ile bir grup akademisyenin birlikteliğinden doğdu. 20 Kasım Çocuk Hakları Festivali’nin organizasyonu, AÇEV’le birlikte yürüttükleri Anne Güçlendirme Programı, çocuk hakları atölyeleri gibi kimi faaliyetlerinden, merkezlerinin bulunduğu Eyüp ilçesi çocukları daha fazla faydalansa da, ağustos ayında Marmara Eğitim Köyü’nde düzenledikleri ‘İnsan Hakları Kampı’ gibi daha geniş ölçekli program ve çalışmaları da mevcut.
‘Söz Küçüğün’ ise muhtemelen tesir alanı hepsinden geniş ve örneği bulunmayan bir kutu oyunu. İster üç kişi, ister dört kişi oynanıyor. İşleyiş Monopoly mantığına çok yakın. Sırası gelen zarı sallıyor, ama geldiği noktaya göre ‘Olay’ kartlarından birini çektiğinde bir önceki oyuncu soruyor. Mesela diyor ki: Bakanlık izniyle yaşadığınız bölgede altın çıkarılmaya başlandı. Altın çıkarma işlemi suyu kirletebiliyor. Bu durumda ‘Yaşasın! Altın çıkarsa biz de zengin oluruz’ mu dersin, ‘İyi de içecek suyumuz kalmayınca ne olacak!’ diye mi düşünürsün?
Oyunda gündelik hayatta başa gelmesi muhtemel olaylarla haklar arasında bağlantı kurulması hedefleniyor temel olarak. Verilmesi gereken cevap, doğruluğunu, özünde bir çocuk ve temel insan hakkı barındırmasından alıyor. İsabetli yanıt; istek, destek, cesaret, saygı ve çaba çeşitleri bulunan ‘çare’ pulcuklarından kazandırıyor oyuncuya. Hepsinden bir beşli yapınca bir hak kartı kazanıyorsunuz. Hakkınızı bilmeniz yetmiyor, o haklara sahip olmanız gerekiyor. 15 hak kartı açıldığında ideal bir topluma ulaşmış oluyorsunuz.
Tarifi karışık görünse de, zarlar atılıp kartlar çekilip oyuncular arası ‘çare’ değiş-tokuşları başladıkça (‘Sana ne lazım, destek mi, cesaret mi?’ cümlecikleri eşliğinde sıkı pazarlıklar da dönüyor) heyecanı da eksik olmayan bir oyunun ortasında buluyorsunuz kendinizi. Bizzat tecrübe de ettik.
Biz ‘Söz Küçüğün’ü, ikisi de 15 yaşında ve Turgay Ciner İlköğretimokulu öğrencilerinden olan (Artık mezunlar) Buse Erbil ve Beste Atasoy’la oynadık. Proje koordinatörü Melda Akbaş da kim bilir kaçıncı kez ama hiç de sıkılmadan bir kez daha zar attı bizimle. Zaten oyunun hazırlık aşamasında bir grup akademisyen defalarca testten geçirmişler.
Buse ve Beste, yaz tatillerinin bir haftasını ‘İnsan Hakları Kampı’nda geçirmişler; çok heyecanlı bir tecrübe olarak anlatıyorlar süreci. Hep birlikte çektikleri filmden, o bir hafta sonrasında etraflarında olup bitene daha farklı bir gözle bakmaya başladıklarından söz ediyorlar. Onlar için kafa çelici seçenek bile bulmak zor oyunda.
ÇOÇA’nın hiçbir kâr amacı gütmeden tasarladığı oyunu parayla satın almak mümkün değil. http://cocukcalismalari.bilgi.edu.tr adresinden bir STK, bir okul ya da kurum adına oyun talep etmeniz mümkün. İngilizce çeviri ve uyarlaması için ayrıca ve de heyecanla çalışıyorlar. Çünkü gerçekten oyunun örneği yok.

Çizgiler Rusya’dan...
‘Söz Küçüğün’ oyununun hazırlanması esnasında koordinatörlük görevini Melda Akbaş üstlendi. Bilgi Üniversitesi’nde ‘Kültürel İncelemeler’ üzerine yüksek lisans yapan Akbaş, önce gönüllü, sonra profesyonel olarak kurulduğundan beri ÇOÇA’da.
‘Söz Küçüğün’e emeği geçen isimlerden Ali Kırkar, Burcu Oy, Ferhat Mahir Çakaloz, Gülesin Nemutlu, Yaman Ural, Ayşe Beyazova, Emrah Kırımsoy, Gözde Durmuş, Meltem Ceylan ve Zeynep Kılıç’ı anmak gerekli. Rus sanatçı Vlad Gerasimov da, kâr amacı gütmeyen projede çizimlerinin kullanılmasına izin vermiş.

Mahalleliyle beraber vuranı döver misin?
‘Söz Küçüğün’ adlı oyunda, doğru değil, hak temelli, haklarımızı gözeten cevaplar var. Bazı sorular yetişkinlerin dahi kafasını karıştırıcı nitelikte.
* Ablan, ailenin istediği kişiyle evlenmemek için evden kaçtı. Sense ablanı bulmak ve cezalandırmak için görevlendirildin. Ne dersin? ‘Ablam kocaman insan. İstediğini yapmakta özgür olmalı’ mı, yoksa ‘Bu işler namus meselesi. Bu benim de namusum’ mu?
* Boş zamanlarında çizgi roman okumayı seviyorsun. Baban zamanını boşa harcıyorsun diye kızıyor. ‘Ah be babacığım, boş vaktimi istediğim gibi geçireyim bari!’ mi dersin, ‘Bana kızarak sen vaktini boşa harcıyor olabilir misin babacığım?’ diye mi sorarsın?
* Amcan, ailenizdeki evli olmayan bütün kızların nüfus cüzdanlarını cebinde taşıyor. Evlendikleri zaman da kocalarına verecek. ‘Ailedeki erkekler niye nüfus cüzdanlarını kendileri taşıyor?’ diye mi sorarsın, yoksa ‘Kadının nüfus cüzdanını ya babası ya kocası taşır’ mı dersin?
* Aysun’a ameliyatta kan verildi. Verilen kanla Aysun’a virüs bulaştı. ‘Hastaneye iyileşmek için gidiyoruz, hastalanmak için değil. Koca hastane bunu yapıyorsa yuh artık!’ mı dersin, ‘Aysun’un kaderi buymuş, istemeden olmuştur, hastane ne yapsın?’ diye mi düşünürsün?
* Yeni gelen din öğetmenin ilk derste herkesin anne ve babasının dinini sordu. ‘Din öğretmenimin dinimi sormasından daha doğal ne olabilir ki!’ diye mi düşünürsün, ‘Kim olursa olsun dinimi söylemeye zorlayamaz’ mı dersin?
* Akşam yemeğinde baban öğlen doğalgaz kuyruğunda başkasının sırasını alan adamı nasıl dövdüğünü anlatıyor. Komik bulup güler misin? ‘Dövmek iyi bir şey mi ki bana böyle anlatıyorsun?’ mu dersin, yoksa ‘Çok güçlü bir babam var’ diye övünerek bu hikâyeyi gururla herkese mi anlatırsın?
* Sen mağazadan çıkarken alarm çaldı. Kasiyer ‘Hırsız var!’ diyerek sana doğru koştu. Fazla ciddiye almayıp alışverişe devam mı edersin, kasiyerin ve görevlilerin üzerine mi yürürsün, yoksa şikâyet kutusuna başından geçenleri mi yazarsın?
* Okuldaki bazı öğrenciler seni ramazan ayında oruç tutmaya zorluyor. ‘İstedikleri kötü bir şey değil ki!’ diye mi düşünürsün, ‘İbadet kişinin kendi rızasıyla yapabileceği bir şey’ mi dersin?
* Mahallenizdeki düğünde silah kullanıldı. Ailenizden biri yaralandı. Ailenle birlikte şikâyetçi olmayı mı seçersin, ‘Silahın şakası olmaz, mahalleliyle beraber vuranı döveriz’ mi dersin yoksa ‘İstemeden oldu. Hastane masrafları karşılanırsa şikâyetçi olmayız’ diye mi düşünürsün?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder